Passing: Kimlik Kavramı Üzerine Harika Bir Film!
‘’Passing’’ filmini izlemiş miydiniz?
Rebecca Hall imzalı Passing, uzun yıllar sonra karşılaşan iki kadının hikayesi üzerinden son derece etkileyici bir biçimde kimlik, ırk, toplumsal cinsiyet kavramlarını inceler. Nella Larsen’ın aynı adı taşıyan romanından uyarlanan film, segregasyon döneminde yaşayan Irene Redfield ve Clare Kendry’nin ilişkisini anlatır. Amerika’da 1920’lerde ‘’siyah’’ ve ‘’beyaz’’ ırktan iki kişinin aynı masada bile oturamadığı dönemi ustalıkla anlatan film, karakterlerin zaman zaman ‘’beyazmış’’ gibi davranmak zorunda oldukları ortamları da gözler önüne serer.
Irene ve Clare’in seneler ardından karşılaşması iki karakter için farklı duygular uyandırırken bu noktada ikilinin arasındaki karmaşık ilişki aslında kimlik nedir sorusunu da düşünmemizi sağlıyor. Clare’in kendi kimliği hakkında belirsiz duygu ve düşüncelerini son derece güçlü ama bir o kadar da soyut bir biçimde işleyen Passing, kimlik kavramının toplumsal yaşam ile bireysel yaşam arasındaki sıkışmışlığını gösteriyor. Ayrıca aşırı pozlanmış siyah-beyaz başlayan filmde sonlara doğru kadrajın büyük bir alanının beyazdan siyaha geçmesi, Clare’in ırksal kimliğinin dönüşümünü anlatmak için kullanılan etkileyici bir tekniktir.
Film W.E.B. Du Bois’nın çifte bilinç teriminde anlatıldığı üzere, siyah ırkın nasıl kendisini beyaz ırkın gözünden gördüğü fakat buna karşın beyaz ırkın asla kendisini siyah ırkın gözünden görmek zorunda hissetmediğini incelikli şekilde anlatır. Didaktik ve öğüt veren bir tarzı sahiplenmeyen Passing, Irene karakterinin monologları ile insanı düşünceleri ile baş başa bırakmayı arzular. Irene ve Clare’in hem bu kadar aynı hem de bir o kadar zıt karakterlerini oldukça sade bir noktadan anlatan Passing izlemenizi şiddetle tavsiye ederiz.